Sikke Koleksiyonu

Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi

  • Sikke Koleksiyonu

55.000 sikke
Paralar tarihi en doğru söyleyen yazılı belgelerdir.

Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi envanterine kayıtlı 55.000 adet sikke sayesinde, Milattan Önce 6. yüzyıldan günümüze, Atina’dan Bergama’ya, Roma’dan İstanbul’a, Hindistan’dan İspanya'ya, Viyana’dan Cezayir’e kadar çok geniş coğrafyanın 2600 yıllık siyasi ve ekonomik tarihini okuyabilmekteyiz.

1950’li yıllarda başlanan koleksiyon oluşumu, 1998’e kadar satın alınarak devam etmiştir. Koleksiyonun bütünü Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne kayıtlıdır ve bütün çalışmalar, Bakanlık ve bağlı bulunan müze ile koordinasyon içinde yürütülmektedir.

Türkiye’nin önemli nümizmatları ve koleksiyonerlerinin uzun yıllar seçerek ve severek oluşturdukları sikke koleksiyonları, Yapı Kredi Bankası tarafından satın alınarak oluşturulmuştur. Dönemin kültür insanlarının katkılarıyla ve desteğiyle dağılması istenmeyen bu seçkin koleksiyonlar Yapı Kredi Sikke Koleksiyonları çatısı altında toplanmıştır. Türkiye’nin önemli ve popüler bir bankasının mevduatını artırmak yerine Türkiye’nin kültür varlıklarının dağılmaması için kaynak aktarması, koleksiyon yapan; kültürlü gönül insanlarının yıllarca emek emek yaptığı koleksiyonlarını değerlendirmelerine olanak sağlaması toplumda sevgi ve sempati kazanmasına yol açmıştır. Koleksiyona önce ünlü antikacı Hüseyin Kocabaş ile kuyumcu Şerafettin Erel’in nadir sikke koleksiyonları satın alınarak başlanmıştır. Daha sonra Behzat Butak, Osman Ferit Sağlam, Ekrem Humbaracı, Muazzez Erman, Fethi Aktan, Nusret Karaca, en son olarak 1994 yılında Cüneyt Ölçer koleksiyonu katılmıştır.

İlk olarak MÖ 600 civarında Lydialılar ve Ionia kentleri tarafından, altın ve gümüş alaşımı elektrondan basılan sikkeler, MÖ 6. Yüzyıl içerisinde neredeyse bütün Ege ve Akdeniz dünyasına yayılmıştı. Sikke üzerindeki tasvir, işaret ve yazılar, söz konusu sikkenin basımından sorumlu olan devlet, kişi ya da otoriteyi tanımamıza yardımcı olurlar. Sikkenin icadıyla ilişkilendirilen Lydia Krallığı’nın ilk sikkelerinden bir kısmının üzerinde aslan başı tasviri bulunmaktadır. Tarihçi Herodotos’tan öğrendiğimize göre, Lydia Kralı Kroisos, Delphoi’daki Apollon Tapınağı’na som altından ve on talanton ağırlığında bir aslan heykeli bağışlamıştı. Bu da aslanın, Lydia Krallığı için taşıdığı öneme ve onun krali bir simge olduğuna işaret etmektedir.

Lydia Krallığı örneğinde olduğu gibi başka kentler ya da devletler de sikkelere kendilerini tanıtıcı tasvirler koyarlardı. Bu tasvir bazen kentin kutsadığı bir tanrı ya da tanrıça, bazen kentin mitolojisinde veya tarihinde yer alan bir figür, bazen de kentin doğal zenginliğini gösteren yöresel bir ürün olabiliyordu. Bazı durumlarda sikkenin arka yüzünde, ön yüzdeki tanrı ya da tanrıçanın atribüsü yer alıyordu. Örneğin lir, üç ayaklı kazan, defne yaprağı ya da aslan tanrı Apollon’u; şimşek demeti veya kartral Baş Tanrı Zeus’u, üzüm salkımı, asma yaprağı, Dionysos’u; baykuş, Tanrıça Athena’yı; geyik Tanrıça Artemis’i simgeliyordu.

Bazen sikke üzerindeki betimler kentin geçim kaynağı hakkında da bilgiler sunmaktadır. Örneğin 1994 yılında İzmit’in Kandıra ilçesinde bulunan ve TC Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ile Yapı Kredi Koleksiyonu’na dahil edilen Kandıra Definesi’nde yer alan gümüş drahmiler buna güzel bir örnektir. Kalkedon’a ait olan sikkelerin ön yüzünde buğday başağı üzerinde ayakta duran bir sığır, Byzantion’a ait olanlarda ise yunus balığı üzerinde ayakta duran bir sığır vardır. Bu da Kalkedon kentinin geçim kaynağının tarıma dayalı, Byzantion’un ise balıkçılığa dayalı olduğunu göstermektedir.

Sikkeler sayesinde ait olduğu devletin, ekonomisini, politikasını ve bağımsız olup olmadığını okuyabilirsiniz. Yunan Şehir Devletleri’nde sikkenin ön yüzünde şehrin tanrı ya da tanrıçasının betimi, arka yüzünde ise kentin sembolü bitki ya da hayvan figürü yer alması, o kent ya da devletin bağımsızlığının işaretiydi. MÖ I. yüzyıldan itibaren Roma egemenliğine giren şehir devletleri, sikkenin ön yüzüne Roma imparatorunun portresini basmak zorunda kalmışlardı. Diğer bir örnek ise Osmanlı İmparatorluğu döneminden. Osmanlılarda Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar altın sikke basılmamıştır çünkü devlet altın sikke darp edecek ekonomik güce henüz ulaşamamıştı. İlk altın sikke darp edilene kadar tüm ticaret hayatında Osmanlı gümüş akçeleri ve mangırları geçiyordu, altın olarak ise Venedik dükaları kullanılıyordu.

Ortaçağ da sikkelerin durumu çok karışıktı, kardeş kavgaları iktidar yarışları, savaşlar sikkelere de yansırdı ama Osmanlıların en güçlü dönemine gelindiğinde güç ve dinginlik paraya da yansıdı. Örneğin Kanuni Sultan Süleyman’ın Edirne’de darp edilmiş altın sikkesinin üzerinde şöyle yazmaktadır; Ön Yüzünde; Daribün Nadri, Sahib-ül izzi ven nasri fil berri, vel bahr, arka yüzünde Sultan Süleyman Şah bin Selim Han azze nasruhû, duribe Edirne fi seneti 926 yazmaktadır. Bunlar “Bu altını darp eden izzet sahibi, karada ve denizde Allah’ın yardımına mazhar, Sultan Selim Han’ın oğlu Sultan Süleyman Şah, Allah onu aziz yardımları ile galip kılsın” anlamında dua ve iktidar cümleleridir. Kanuni döneminde altın sikkeler sıklıkla darp edilmiştir ve koleksiyonda önemli bir bölümü oluşturmaktadır.

Bazı Osmanlı sikkelerinde ”Sultan-ül berreyni, ve Hakan-ül bahreyni Es Sultan ibn- es Sultan” yazmakta bu cümle de “karaların sultanı, denizlerin hakanı Sultan oğlu Sultan” şeklinde Osmanlı hükümdarının gücünü göstermektedir.

İlk kalpazanlık ve buna bağlı olarak da ilk para reformunu da Lydialılar da görüyoruz. Lydia darphanelerinde sikke darp eden memurlar, elektron sikke içindeki altın oranını azaltıp gümüşü artırmak ya da bronz ilave etmek gibi yasal olmayan yollara başvurmuşlardı. Ekonomisi ticarete dayanan Lydia kralı Kroisos, komşuları arasında bölye bir prestij kaybına müsaade etmeyecek ve ilk para reformunu da hayata geçirecekti. Kroisos çıkardığı bir kanunla elektron sikke darp edilmesini yasaklamış, elektronu ayrıştırarak, saf altın ve saf gümüş sikke basılmasını mecbur kılmıştır.

Biraz daha yakın zamana geldiğimizde; İslamiyet’in yayıldığı MS 600 yıllarında Ortadoğu’nun en güçlü devleti Sasanilerin bugünün Doları, Eurosu değerindeki paraları ticaret hayatında geçerli idi. İslamiyet’in yayılmaya başladığı güçlendiği halifeler zamanında da bu paralar kullanıldı, hatta o bölgedeki Bizans devleti ile İslam devleti ortak para bastırıp ticaret hayatında kullanmışlardır.

Halife Abdülmelik H. 77 yılında büyük bir para reformu yaparak kendi tasarımı ve kendi bilgi ve işaretlerini taşıyan İslam’ın ilk özgün parasını basmıştır. Bu tarihte basılmış altın sikkeden dünyada sadece 2 tane kaldığı biliniyor, birisi bundan 20 yıl önce İngiltere’de bir müzayede firması tarafından 200.000 sterline satılmıştı, diğeri de Yapı Kredi Koleksiyonu’nda bulunmaktadır.

Tarihin gerçek şahidi olan sikkeler o kadar çok öyküler anlatıyor ki yazmakla bitmez;
Tepedelenli Ali Paşa’nın sevgilisi, büyük aşkı Vasiliki adına bastırdığı madalyon, Fatih Sultan Mehmed’in şehzadeleri Bayazid ve Cem arasındaki amansız iktidar yarışının bir aylık galibi Cem Sultan’ın 1 aylık iktidarında darp ettirdiği belki de tarihin en nadir sikkesi ve daha niceleri...

Şu günlerde Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi’nde, müzenin uzmanları tarafından bu tarih hazinesinin konservasyonu, bakımı, temizliği yapılıp yüksek çözünürlükte fotoğrafları çekilmektedir. Sikkelerin bilimsel verileri; tarih, sanat tarihi, nümizmatik bilgileri dijitale aktarma çalışmaları devam etmektedir. Dünyanın en önemli koleksiyonlarından bir tanesinin dijital arşiv çalışması bittiği zaman, araştırmacılara açılacak, somut tarih üzerinden daha doğru tespitler ve yorumlar yapılacaktır.

Koleksiyondan Seçmeler